![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
ÖZET
Kadın Hakları konusu insan hakları kavramı çerçevesinde ele alınmalıdır. Ancak insan haklarına iliskin degerlendirmeler tek basına kadın haklarının özgünlügünü karsılamaya yetmemektedir. Kadın haklarının toplumsal yapı, aile ve iktidar iliskileri açısından yeniden yapılandırılması gerekir. Ülkemize kadınlara siyasal, yasal ve ekonomik anlamda hakların tanınması Türkiye Cumhuriyetinin kurulusu ile belirgin bir sıçrama yapmıstır, ancak yeterli degildir. Pozitif ayrımcılık yoluyla kadın magduriyetinin her alanda pisirilmesi gerekir, daha yapılacak çok sey vardır. 1. INSAN HAKLARININ BiR PARÇASI OLARAK KADIN HAKLARI insan hakları yeryüzünde esit olarak yasayan bütün bireylerin birbirlerine karsı salt insan olmaktan kaynaklanan ödevleridir. insan haklarından, insanın insan olmaktan kaynaklanan tüm hakları anlasılmaktadır. insan Hakları Evrensel Beyannamesi de bu çerçevede cins, dil, din, siyasi, milli veya sosyal köken, servet, dogus veya diger herhangi bir fark gözetmeksizin, insanın insan olması nedeniyle her insan tarafından yararlanılabilen haklara ?insan hakları? denmektedir. Hukuk tarafından korunmaya deger menfaat olarak hak, dogrudan hukukun konusunu olusturmaktadır. Hak kavramı insanın salt insan olmak sıfatıyla sahip oldugu özgürlükleri ve olanakları, insanın degerini ya da onurunu meydana getirmektedir. Bu nedenle insan haklarının kaynagı, insanın bu deger yanından gelmektedir. insan, belki insan hakları olmadan da yasayabilir. Ancak böyle bir yasam insana yakısan bir yasam olmaz. insanın insan olmasından kaynaklanan hakların ihlali veya inkarı demek, insanlıktan, insan olmaktan vazgeçmek demektir. Aslında insan haklarının dogustan varolusu sadece algılanabilecegine bu nedenle tanımlanmasına bile gerek olmadıgına iliskin görüsler vardır. Ancak hukuksal açıdan tanım, bir açıklık saglama olanagı sunar. Evrensellik, eskimezlik, degismezlik, üstünlük, devredilmezlik insan hakları kavramının temel özellikleridir. Sonuç olarak amaç; ?insan onurunun korunması? oldugu için bu özellikler zorunlu olarak aranacaktır. Çagdas pozitif hukuk normlarında bu özelliklerin ? devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlükler? olarak yansıtıldıgını görmekteyiz. 18.yy.'da üzerinde tartısılan "insan ve Yurttas Hakları" kavramı, yeni bir tarihsel açılımı ortaya koyarken tüm insanlara sesleniyordu. Bu yüzyılda kadın hakları savunucuları, Batı'da kökten etkiler yaratan hareketin içindeydiler ve erkeklerle birlikte esitlik ve özgürlük mücadelesi veriyorlardı. Bu mücadele 1776 tarihli Amerikan Bagımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız insan ve Yurttas Hakları Bildirgesi'ni dogurmustur. Her iki sözlesme ve devam edegelen sözlesmeler, insanlar için vazgeçilmez hakların varlıgı ve siyasi iktidarın bu hakları tanıması zorunlulugu üzerinde duruyordu. Ancak, ne yazık ki dogal haklar olarak isimlendirilen bu hakların, basta teorisyenleri olan erkekler olmak üzere kadınları da kapsadıgı konusunu kabul etmediler. Fransız Devrimi'nden etkilenen Mary WOLLSTONECRAFT (1755-1797), feminist teori tarihinde ilk önemli çalısma olan "Kadın Haklarının Savunusu"nu hazırlamıstır. Bu kitap, erkeklerin özgürlük talepleriyle geleneklere karsı açtıgı savası kadınların da yapabilecegi mesajını veriyordu. Özgürlük talebinde bulunmamak kadını onursuz kılacaktır demekteydi. Aynı sekilde, kadın hakları savunucusu Olympe de GOUGE (1748-1793), Kadın Hakları Bildirgesi'yle dogrudan insan ve Yurttas Hakları Bildirgesi'ne yönelik bir manifestoda bulunuyordu. Esitlikten kadın ve erkek esitliginin de anlasılması gerektigini ileri sürüyor; kamusal mevkilere gelme siyaset yapma konusunda da esit haklar talep ediyordu. "Kadına giyotine gitme hakkı tanınıyorsa kürsüye çıkma hakkı da tanınmalıdır" demekteydi. ironik bir sekilde Olype de GOUGE 1793'deki darbe sonrası giyotinle idam edildi. 19. ve 20.yy'da, mücadelenin hukuksal alandaki esitlik söyleminden çok hayatın her alanında yapılan cinsiyete dayalı ayrımcılıgın kaldırılması noktasına yöneldigini görüyoruz. Bu yaklasımla savunulan, tarihsel ve toplumsal olarak cinsiyetten kaynaklanan davranıs kalıpları ve rolleri kadınların herhangi bir alandan dıslanmaları için gerekçe olmamalıdır, görüsüdür. Mücadelenin kamusal alanda yer almaya yani siyasi ve sosyal alandaki esitlik taleplerine dönüstügünü görüyoruz. Toplumsal yasamın, özel alan (ev içi-aile ortam) ve kamusal alan (ev dısı-çalısma ortamı) biçiminde bölünmesi ve kadının geleneksel olarak özel alana hapsedilmesi, bu durumun beraberinde getirdigi kalıplarla zorlanma, kadının kendisini insan olarak ve üretimin bir parçası olarak ifade etmesini güçlestirir. Liberal feminizme göre geleneksel özel-kamusal alan ayrımı, kadının erkek karsısındaki ikincil konumunun ana nedenidir. Kadınların kamusal alana girmesini önleyen ve onları özel alana hapseden yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekir. Kadınların özel alana ait görülmesi ve bu alanda da yasamlarının devlet tarafından tam güvenceye alınmaması ve özel alana hukukun müdahalesinin sınırlı tutulması olgusu, kadınların uzun yıllardır mücadelelerinin odak noktası olmustur.
__________________
http://sandiegoessentialguide.com/payday-loans-el-paso/ |
![]() |
|||||
Baslik | Kategori | Son Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj |
![]() |
Dizi Replikleri | LubeX | 0 | 2333 | 07-11-2019 01:45 AM |
![]() |
Dizi Replikleri | LubeX | 0 | 1659 | 07-11-2019 01:45 AM |
![]() |
Dizi Replikleri | LubeX | 0 | 1708 | 07-11-2019 01:45 AM |
![]() |
Dizi Replikleri | LubeX | 0 | 1675 | 07-11-2019 01:45 AM |
![]() |
Dizi Replikleri | LubeX | 0 | 2359 | 07-11-2019 01:45 AM |
![]() |
Etiketler |
haklari, kadin |
|
|